Soya Yetiştiricliği
- Kategori: Tarla Bitkileri
- Pazar, 28 Ekim 2007 14:13
- Gösterim: 12456

1. SOYANIN ÖNEMİ
Anavatanı Çin ve Kore gibi Uzakdoğu ülkeleri olan soya bitkisi, 4 bin yıl öncesine kadar uzanan tarihi geçmişiyle o bölgede yaşayan insanların en önemli besin ve geçim kaynağı olmuştur. Çinliler soya için; Harika Bitki, Kutsal Bitki, Tanrı Bitkisi, Üreyen Altın, Sarı Mücevher ve Doğu’nun Kemiksiz Eti gibi isimler kullanarak, verdikleri önemi ortaya koymuşlardır.
Resim-1: Soya Bitkileri
20-130 yıl kadar önce soya ile tanışan gelişmiş batılı ülkeler ise, soya sanayilerini kurarak, soya üretimine ve kullanım alanlarının geliştirilmesine önemli katkılar yapmışlardır. Günümüzde 170-180 milyon ton seviyesine ulaşan Dünya Soya Üretimindeki en büyük payı % 50 oranındaki üretimiyle A.B.D almakta, onu Brezilya, Arjantin ve Çin izlemektedir.
Soya bitkisi, ülkemize de ilk kez 1930’lu yıllarda girmiş ve uzun yıllar boyunca sadece Karadeniz bölgesinde tarımı yapılmıştır. Son 20 yılda uygulamaya konulan 2. Ürün Projesi ile, Ege ve Akdeniz bölgelerinin sulanır alanlarında yetiştirilmeye başlanılan soyanın tarımı bugün için ağırlıklı olarak Çukurova Bölgesinde yapılmaktadır. Adana ve Osmaniye illeri, Türkiye soya üretiminin % 80-85’ini karşılamaktadır. Ancak son yıllardaki soya üretimimiz 50-60 bin tona düşmüş olup, çiftçilerimizin bu değerli ürünü daha fazla tanıması ve ekim nöbetinde yer vererek, soya üretimini yaygınlaştırması gerekmektedir.
Dünyayı besleyen 5-6 önemli bitkisel üründen birisi olan soyanın, yağı çıkarıldıktan sonra kalan unu ya da küspesi çok besleyici olup, proteince çok zengindir. Bu özelliğinden dolayı gıda sanayisinde bolca kullanılır. Soya tohumlarında % 40-45 oranında protein, % 18-20 oranında da yağ bulunur. Dünya’da en fazla üretilen ve tüketilen yağ soya yağı, yem sanayisinde en fazla kullanılan hammadde ise soya küspesidir.
Bir çok hastalığa karşı, soyanın insan beslenmesinde önemli bir yeri vardır. Gelişmiş ülkelerin tıp çevreleri kendi insanlarını, soyayı özellikle kalp ve kanser hastalıklarına karşı koruyucu olarak tüketmek üzere sürekli bilgilendirmektedir. Hatta, Amerika Birleşik Devletlerinde bazı soyalı gıda ürünlerinin üzerine, “ kalp sağlığına karşı yararlı etkisi vardır ” şeklinde uyarıcı ve bilgilendirici etiketlerin konularak kullanılmasına izin verilmiştir.

soyanın sütü, peyniri, filizi, sosu, dondurması, eti ve unundan, mürekkebi, mumu ve benzinine kadar pek çok soyalı sanayi ürünü bulunabilmektedir. Son yıllarda ülkemizde de, ithal soyalı ürünlerin birçoğunu market raflarında bulmak mümkün olmuştur. Özellikle gıda sanayi ürünlerinden yararlanmak, yetersiz beslenme problemiyle boğuşan Türk insanı için de vazgeçilmez bir seçenektir.

İstatistiklere göre; 2003 yılında 175 bin tonu soya yağı olmak üzere toplam 1.5 milyon tonluk soyalı ürünün ülkemize ithal edilmiş olması, soyanın tüketim alışkanlıklarımız içerisinde giderek artan şekilde yer almaya başladığını göstermektedir.
Bir baklagil bitkisi olarak soya, toprağa azot kazandırarak, kendisinden sonra ekilecek olan ürünlerde verimi arttırır ve gübre tasarrufu sağlar. Ekim nöbeti için en uygun bitkilerden birisidir.
2. BİTKİSEL ÖZELLİKLERİ
2.1- Kök :
Soya kazık köklü bir bitkidir ve ana köke bağlı olarak ayrıca kuvvetli bir saçak kök sistemine de sahiptir. Kökleri 150-200 cm. derinliğe kadar inebilirse de, genellikle 60-70 cm. derinlikte yoğunlaşırlar. Çiçeklenme başlangıcından itibaren bu kazık ve saçak kökler üzerinde çok sayıda yumrucuklar oluşmaktadır. Ekim sırasında kullanılan özel soya bakterisi yoluyla bu yumrucukların içerisine havadaki azot depo edilerek, hem soyanın kendisinin ve hem de ardından ekilecek ürünün bu azot kaynağını kullanması sağlanır.
2.2- Sap :
Çeşide ve bitki boyuna göre değişmek üzere 10-15 boğumdan oluşan soya sapları dik ve sert yapıda olup, üzeri sık tüylerle kaplıdır. Bitki boyu; çeşide, ekim zamanına ve bakım şartlarına bağlı olarak 60-150 cm. arasında değişebilir.
Soya seyrek ekilince daha fazla dallanır. Erkenci çeşitler daha kısa boylu ve az yapraklı, geççiler ise daha uzun ve bol yapraklıdır.
Hava ve ışık yetersizliği çiçek dökmeyi arttırıp verimi düşüreceğinden, fazla dallı ve boylu çeşitlerin sık ekilmesinden kaçınılmalıdır.
2. BİTKİSEL ÖZELLİKLERİ
2.1- Kök :
Soya kazık köklü bir bitkidir ve ana köke bağlı olarak ayrıca kuvvetli bir saçak kök sistemine de sahiptir. Kökleri 150-200 cm. derinliğe kadar inebilirse de, genellikle 60-70 cm. derinlikte yoğunlaşırlar. Çiçeklenme başlangıcından itibaren bu kazık ve saçak kökler üzerinde çok sayıda yumrucuklar oluşmaktadır. Ekim sırasında kullanılan özel soya bakterisi yoluyla bu yumrucukların içerisine havadaki azot depo edilerek, hem soyanın kendisinin ve hem de ardından ekilecek ürünün bu azot kaynağını kullanması sağlanır.
2.2- Sap :
Çeşide ve bitki boyuna göre değişmek üzere 10-15 boğumdan oluşan soya sapları dik ve sert yapıda olup, üzeri sık tüylerle kaplıdır. Bitki boyu; çeşide, ekim zamanına ve bakım şartlarına bağlı olarak 60-150 cm. arasında değişebilir.
Soya seyrek ekilince daha fazla dallanır. Erkenci çeşitler daha kısa boylu ve az yapraklı, geççiler ise daha uzun ve bol yapraklıdır.
Hava ve ışık yetersizliği çiçek dökmeyi arttırıp verimi düşüreceğinden, fazla dallı ve boylu çeşitlerin sık ekilmesinden kaçınılmalıdır.
2.3- Yaprak :




Soya, farklı iklim bölgelerine uyumlu, çok değişik özellikteki çeşitleriyle dünyanın pek çok yerinde başarıyla yetiştirilmektedir. Mayıs-Eylül aylarında ortalama günlük sıcaklığın 25°C olduğu yerlerde soya üretimi için uygun bir ortam vardır diye kabul edilir.
Yetişme dönemi boyunca soyanın 550-600 mm. suya ihtiyacı vardır. Bu nedenle, bol yağış alan Karadeniz bölgesi dışındaki yörelerde ancak sulama uygulamasıyla soya tarımı yapılabileceği unutulmamalıdır.
Düşük toprak ısısı soyada çimlenmeyi geciktirir. Bu nedenle ekim için, toprak ısısının yükseldiği nisan ayı sonlarına kadar beklemek çıkış garantisi için gereklidir. Yaprak ve çiçek gelişimi için de düşük ve çok yüksek sıcaklıkların azaltıcı ya da gelişmeyi engelleyici etkisi söz konusudur. Örneğin, 29 °C’den yüksek gece ısısı verimde % 10 oranında düşmelere neden olabilir.

Toprağın asitliliği soya için oldukça önemlidir. Genellikle orta (nötr) seviyelerdeki (pH: 6.0-6.5) toprak asitliği soya için uygundur.
Soya bakterisinin asitli topraklarda iyi gelişemeyeceği bilinmeli ve asit karakterli gübreler tercih edilmemelidir. Genel olarak, mısır için uygun olan iklim ve toprak şartlarında soyanın da başarılı bir şekilde yetiştirilebileceği kabul edilmektedir.
4. TOPRAK HAZIRLIĞI
4.1. Ana üründe ;
Tarla sonbaharda 20-25 cm derinlikte pullukla sürülür. Bazı mantar hastalıklarının etkisini azaltmak için, toprağı derinden işleyerek havalandırmak yararlı olmaktadır. Şubat ayı içinde, yağışlar sonrasında çıkan yabancı otlar için kültivatör (kazayağı) veya diskaro geçirilir. Nisan ayı sonuna doğru, tava gelen toprak diskaro ile birkaç kez yüzlek olarak sürülür. Sürümler arasında gübre atılır, daha sonra toprağı sıkıştırarak nem kaybını önlemek için tapan çekilerek tarla ekime hazır hale getirilir.

Hububat hasadının Haziran ayı içerisinde yapılması nedeniyle, yüksek sıcaklıkların toprak tavını olumsuz etkilemesi tehlikesine karşı, toprak işlemenin en kısa sürede tamamlanması büyük önem taşır. Bu konuda yapılmış pek çok araştırmanın ortak sonucu, en az toprak işlemeyle ya da toprağı işlemeden doğrudan anız mibzerleriyle ekim yapmanın daha yüksek verimleri sağladığını göstermektedir. Ancak, doğrudan anıza ekim yapan mibzerlerin ülkemizde henüz yeterince yaygınlaşamamış olması ve son dönemde anız yakmaya getirilen yasaklar nedeniyle, anızın diskaro veya benzeri aletlerle toprağa karıştırılması gerekmektedir.

Bu durumda, diskaro ile anızı parçalanan ve karıştırılan tarlayı tava getirmek üzere salma sulama yapılır. 5-6 gün sonra toprak tava gelince kültivatör veya diskaro ile 15-20 cm derinlikte sürülür. Gübre atılır, diskaro ve tapan çekilerek toprak hazırlığı tamamlanır.
İkinci üründe ve geciken ekimlerde daha erkenci çeşitler tercih edilmelidir. Sertifikalı tohumluğun kullanımı tercih edilmeli, çiftçi kendi ürününden tohumluk ayırmak zorunda kalıyorsa; hastalıksız, kaliteli ve çimlenme oranı yüksek tohumlukları kullanmalıdır.

Soya bakterisi aşılamasıyla; hem daha az azotlu gübre kullanarak paradan tasarruf edilmiş olunur ve hem de kökler üzerinde oluşan yumrucuklarda dekara 7-12 kg. kadar saf azot biriktirilerek soyanın ve ardından ekilecek bitkinin kullanımına verilmiş olur. Bu işlem sırasında dikkat edilecek konular şöyledir;
- Bakteri aşılaması gölge bir yerde yapılmalıdır.
- Serin bir yerde tutulan 1 kg toz bakteri 100 kg soya tohumu üzerine serpilip karıştırılarak, siyah renkli bakterinin bütün tohumlara yapışması sağlanmalıdır.
-Yapışmayı daha iyi temin etmek için, bazı üreticiler, tohumlara elle hafifçe su serptikten sonra bakteriyi bulaştırırlar ancak tohum kabuğunun ıslanarak ayrılmasına neden olunduğundan bu uygulama tercih edilmemelidir. Bunun yerine, serin bir yerde tutulan ya da
buzdolabında korunan bakteriler zaten tohuma kolayca yapışabilecek nemde olduğundan, tohumlar ıslatılmadan, bakterilerin doğrudan tohumlar üzerine dökülmesiyle de bakteri aşılaması yapılabilir.
-Bu karışım güneş altında bekletilmeden hemen ekilmelidir. Birkaç dakikalık bir sürede bile, doğrudan güneş altında kalan bakteriler ölebilir ve aşılamanın etkisi olmaz. Bakterili tohumların güneşten korunması için mibzer kovalarının üstünü nemli bezlerle kapatmak yararlı sonuç verir.
Bu nedenle, soya bakterisi kullanıldığında, ekim sırasında daha fazla azotlu gübre verilmesine gerek yoktur. Üstelik, fazla azotlu gübre kullanıldığında, yumru oluşumunun azalacağı ve bakterilerin tembelleşeceği, bu nedenle de bakteriler yoluyla kök bölgesindeki azot üretiminin düşeceği unutulmamalıdır.
Soyada üst gübre kullanımına çoğu zaman ihtiyaç duyulmaz.
Çıkıştan 2-3 hafta sonra kökler incelendiğinde, bakterinin faaliyeti sonucu yumrucuklar (nodozite) oluştuğu görülür. Saçak kökleri zedelemeden sökülen bitkilerin köklerinde, 5-10 adet içi pembe renkli yumrucuk görülmesi gerekir. Eğer böyle bir durum yoksa,yani yumrucuklar oluşmamışsa ya da var olan yumrucukların iç rengi yeşil veya siyah renge dönmüşse, bakterilerin ölmüş olduğunu anlarız. Bu durumda sulama öncesinde dekara 20 kg amonyum nitrat veya 10 kg üre verip sulama yapılmalıdır.
Tohumluğun en az % 75-80’inin çimlenebilmesi, karışık olmaması, hastalıksız olması, görünüş olarak parlak ve özürsüz olması gerekir. Buruşuk, çatlak ve yeşil kalmış, olgunlaşmamış tohumlar kullanılmamalıdır.

Birinci su : Bitki boyu 8-10 cm olunca yapılır. İlk su geç verilirse, bitki boyu kısa kalır ve ilk bakla yüksekliği de düşük olur ki, bu durumda hasat kayıpları nedeniyle verimde düşme kaçınılmazdır.

İkinci su : İlk çiçekler görülmeye başladığı zaman yapılır. Üçüncü su : Baklalar şişmeye başladığında yapılır. Dördüncü su : Gerekirse üçüncü sulamadan 10-15 gün sonra yapılır.
Soyanın gelişim dönemleri içinde suya en fazla ihtiyaç duyulan devre, çiçeklenme ve özellikle bakla oluşumu devresidir.
Bu nedenle sulama zamanlarını kaçırmamak gerekir. Sulama zamanının geldiği yaprakların pörsümesi ve matlaşmasından anlaşılır.
10.2. Çapalama ve Yabancı Ot Kontrolü
Soya bitkisi gelişmesinin ilk devresinde yabancı otlardan fazlaca etkilenmektedir. Bu nedenle sıra aralarında traktörle, gerekirse sıra üzerinde de el çapası ile ot mücadelesi yapılmalıdır. Ot probleminin yoğun olduğu yerlerde kimyasal ilaçlarla ot mücadelesi yapılmalıdır.
Bitkinin gelişme devresine göre, birinci veya ikinci sudan sonra da ara çapası yapılmalı ve toprak sıkışıklığı nedeniyle bitkilerin strese girmesi önlenmelidir.
Çapalama esnasında boğaz doldurma yapmamaya dikkat edilmelidir. Çünkü, bu işlem ilk bakla yüksekliğinin düşmesine ve hasatta kayıplara neden olur.
10.3. Hastalık ve Zararlılarla Mücadele
10.3.1. Soya Hastalıkları
Bölgelere göre değişmekle birlikte, ülkemizde en etkili olan soya hastalıkları; bitkilerin hasat zamanında bile yeşil kalıp cüceleştiği ve baklaların eğrilip büküldüğü virüs hastalığı olan Tomurcuk Yanıklığı ile kök ve sapları kurutarak bitkilerin ölmesine, baklaların boşkalmasına neden olan mantar hastalığı olarak Kömür Çürüklüğü ve ayrıca Mildiyö ve Mozaik virüsü hastalıkları şeklinde sıralanabilir.

10.3.2. Soya Zararlıları Soyanın en önemli zararlıları; Beyaz Sinek, Kırmızı Örümcek, Yeşil Kurt, Prodenia ve Kokulu Yeşil Böcek’ tir


11.1- Hasat Zamanı
başlayıp kısa sürede bitirilmesi gerekir. Ekim zamanına ve çeşitlerin erkenci ya da geççi olmasına bağlı olarak soyada hasat dönemi eylül-ekim aylarına denk gelir. Bu dönemde tanedeki rutubet ( % 13-14 ) hasat için uygundur. Bu oranın üzerindeki rutubette hasat sırasında tohumlar zarar görür, daha düşük rutubette ise taneler dökülür veya çatlar.
Hasat biçerdöverle yapılır. Biçim yüksekliği alt baklaları alacak şekilde ayarlanmalıdır. Ürün yoğun ve sık ise, biçerin tıkanmasını ve tohumların kırılmasını azaltmak için biçerdöver hızı azaltılmalıdır.

11.2- Verim Durumu
Verim normal şartlarda, 1. ürün olarak 300-400 kg, ikinci
üründe ise 250-350 kg’ dır. Bunun için; 1 m²’de 40-50 bitkinin olması, bitkide bakla sayısı ve tane ağırlığının da yüksek çıkması gerekir. Hasadın gecikmesi, baklaların çatlamasına ve verimin düşmesine neden olurken, biçerdöverle yukarıdan biçim de alt baklaların toprakta kalmasını ve dolayısıyla hasat kayıplarını arttırır.
11.3- Depolama
Hasat edilen ürün depolanacaksa, tohumların kızışması ve bozulmasını önleyebilmek için, depo ısısının 20-22 º C’ den az olması, depo havasının nispi neminin de % 60’ dan düşük olması gerekir.
Kurutmaya serilen veya depolanan ürünün yığın kalınlığı 30-40 cm.’den daha yüksek olmamalı ve ara sıra karıştırılmalıdır. Tohum neminin % 13-14’den fazla olmasının kızışmayı ve böceklendirmeyi arttıracağı düşünülerek, ürünün sağlıklı biçimde kurutulması yanında, deponun ısısına ve nem durumuna da dikkat edilmelidir.