Son Güncelleme:Cuma, 03 May 2013

Tarım Bakanlığından 'çevreci' karar

tarim_ilaci_2.jpgTarım ve Köyişleri Bakanlığı, AB'ye uyum amacıyla, tarımsal ilaç üretiminde kullanılan 74 aktif maddenin üretimini ve ithalatını yasakladı. 55 aktif maddenin durumu ise 13 Ocak'ta sektör ile yapılacak toplantıda değerlendirilecek.

Tarım İlaçları Sanayici, İthalatçı ve Temsilcileri (TİSİT) Derneği Başkanı Harun Kipge ise AB'nin ilaç aktif maddelerini yasaklamasında, çevre ve insan sağlından çok üretici firmaların ticari çıkarlarının etkili olduğunu ve bu aktif maddelerin büyük bölümünün halen ABD dahil gelişmiş ülkelerde tüketildiğini belirterek, Türkiye'nin bu yasağından, en fazla yerli ilaç üreticilerinin olumsuz etkileneceğini bildirdi.

AA muhabirinin belirlemelerine göre, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, AB Komisyonu'nun kararlarına paralel olarak, Türkiye'de tarımda ruhsatlı bulunan 415 ilaç aktif maddesinden 74'ünün üretimini ve ithalatını, 1 Ocak 2009 itibariyle yasakladı. Ancak, bu aktifleri içeren tarımsal ilaçların (Bitki Koruma Ürünlerinin-BKÜ) son kullanım tarihine kadar satışına ve kullanımına izin verdi. Yani, yasaklanan listede bulunan ancak 2008 yılı sonu itibariyle üretilen veya ithal edilen bu itken maddeleri içeren ilaçlar, son kullanım tarihine kadar tüketilebilecek.

Bakanlık tarafından üretimi ve ithalatı yasaklanan ilaç aktif maddeleri arasında, ''Alachlor, Ofurace, Difenzoquat, Aldicarb, Oxine-copper, Dimethipin, Endosulfan, Oxycarboxin, Endothal, Fentin hydroxide, Phenthoate, EPTC (ethyl dipropylthiocarbamate), Monolinuron, Primisulfuron, Ethirimol, Permethrin, Quizalofop, Fenpiclonil, Pyrazophos, Resmethrin, Simazine, Sethoxydim, Fluazifop, Vinclozolin, TCMTB, Flubenzimine, 1,3-Dichloropropene, Thiazafluron, Methoprene, Bromacil, Norflurazon'' bulunuyor.

TİSİT Derneği Başkanı Harun Kipge, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, bakanlığın AB'ye uyum amacıyla getirdiği üretim ve ithalat yasağından en fazla yerli üreticilerin etkileneceğini söyledi. Bakanlığın yasakladığı 74 ve yasaklama yönünde incelemelerini sürdürdüğü 55 aktif maddeye dayalı 900 ruhsatlı ürünün bulunduğunu belirten Kipge, bu ruhsatların 800'ünün yerli ilaç üreticilerine ait olduğunu bildirdi. Türkiye'nin, tarımsal ilaç üretiminde kullandığı aktif maddelerin yüzde 90'ından fazlasının ithal edildiğini, yani aktif madde açısından dışa bağımlı olduklarını anlatan Kipge, yerli firmaların bu aktif maddeleri alarak jenerik ilaç ürettiğini kaydetti.

AB'ye uyum amacıyla yasaklanan bu aktif maddelerin büyük bölümünün halen ABD dahil gelişmiş ülkelerde kullanıldığını belirten Kipge, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın yasaklama kararı alırken sektör ile görüş alışverişi yaptığını, ancak, sektörün ''ülke çıkarlarını dikkate alarak, fedakarlıkta bulunduğunu ve yasak kararına olumlu görüş bildirdiğini'' söyledi

AB'nin aktif maddelere ilişkin yasak listesini düzenlerken, firmalardan ''aktif maddelerin insan ve çevre sağlığına etkileri''ni içeren bazı belgeler istediğini, firmaların da özellikle 20-30 yıl önce piyasaya sundukları, daha sonra da alternatifini geliştirdikleri ilaçlar konusunda, ticari kaygılarla bu belgeleri sunmadığını, takibini yapmadığını anlatan Kipge, dolayısıyla bu maddelerin, insan ve çevre sağlığına olumsuz bir etkisi olmasa bile, istenilen belgeler sunulmadığı için yasak kapsamına alındığını kaydetti.

AB'nin, şimdiye kadar 135 aktif maddeyi yasak kapsamına aldığını belirten Harun Kipge, şu bilgiyi verdi:

''Yasak kapsamına alınan aktif maddelerin yüzde 90'ı, firmaların 30-40 yıl önce ürettiği, yeterince ticari kar elde ettiği, artık diğer ülkelerde jenerik ilaçları üretilen aktif maddeler. Firmalar, AB'nin istediği belgeleri sağlamanın maliyetinin 5-10 milyon avro olduğunu söylüyor. Yeterince ticari kar elde edilen bu aktif maddeler yerine yeni geliştirilen alternatif maddeleri daha çok satabilmek için eski ürünleri takip etmiyor. Belge vermeyince AB bunları, çevre ve insan sağlığına zararlı olmasa bile yasak kapsamına alıyor. ZAten AB'nin yasak listesi kesin değil. Firma daha sonra bu belgeleri sununca, o etken madde yasak listesinden çıkıyor. Söz gelimi, AB'nin yasak listesi yayımlandıktan sonra, listede bulunan 4 ürüne ilişkin gerekli belgeler sunuldu ve AB bunları görüşmeye, değerlendirmeye başladı. yani yasak listedeki aktif maddeler insan ve çevre sağlığı açısından kesinlikle zararlı diye bir şey yok. Firmaların takibi ile de ilgili..''

AB'nin yasaklama kararında, firmaların ticari kaygılarının ne derece etkili olduğu konusunda bir örnek veren Kipge, bir firmanın alternatif ilaç geliştirdiği için daha önce ürettiği kimyasalı takip etmeyerek yasak listesine aldırdığını anlattı.

İngiltere'de buğday hastalıklarında kullanılan ve AB'nin yasakladığı bir aktif maddenin de yine İngiltere Sağlık Bakanlığı tarafından insanlarda hastalık tedavisi amacıyla ruhsatlandırıldığına işaret ederek, yasaklama kararında ''insan ve çevre sağlığına etkisinin'' tek etken olmadığını vurguladı.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın yasak listesine aldığı aktif maddeler arasında bulunan ''1,3-Dichloropropene'in, özellikle seralarda nematodlara karşı kullanılan çok önemli bir ürün olduğunu ve tarımsal üretimin devamı açısından kullanımının zorunlu olduğunu vurgulayan Kipge, AB'nin bu ürünü, tekrar değerlendirme listesine aldığını, ancak bakanlığın yine de yasakladığını söyledi.

-AB'YE ÜYELİKTEN ÖNCE UYUM, ÜRETİMİ OLUMSUZ ETKİLEYEBİLİR-

AB'nin, başka alternatifler olmadığı durumlarda, yasakladığı ürünler için, ülkelere özel kullanım izinleri verebildiğini de anlatan Kipge, Türkiye'nin AB'ye uyum için yasaklama kararları alırken, mutlaka yurtiçi üretimi de dikkate alması gerektiğini vurguladı.

Türkiye'nin AB'ye sebze-meyve ihraç ettiğini, ilaç kalıntıları konusunda uyum sağlanmadığı zaman da AB'nin ithalatı durdurmakla tehdit ettiğini anlatan TİSİT Derneği Başkanı Harun Kipge, şöyle konuştu:

''AB'nin yasakladığı ürünlerin çoğu ABD, Kanada gibi gelişmiş ülkelerde halen kullanıyor. Bu aktif maddelerin büyük bölümü ile ayrıca jenerik ilaçlar üretiliyor. Eğer biz bu jenerik ilaçları üretmesek, esas üretici yabancı firmalar, bu ilaçları veya yeni geliştirdikleri alternatif ilaçları çok daha yüksek fiyatlarla satacaklar. Bu durumda da Türk çiftçisinin üretim maliyetleri artacak ve rekabet gücü düşecek. Bu ilaçların kullanılmaması, tarımsal üretimi olumsuz etkiler ve üretim çok düşer. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın, bu tür yasaklama kararlarını alırken, AB'ye tam üyelik tarihini de dikkate alması gerekir.''

Kipge, Türkiye'de, 500 bin ton üretim kapasitesine karşın yılda 45-50 bin ton tarımsal mücadele ilacı kullanıldığını, toplam piyasa tutarının 400 milyon-500 milyon dolar olduğunu belirtirken, yerli jenerik ilaç üretimi olmasa, firmaların toplam cirosunun 4-5 milyar dolara çıkabileceğini öne sürdü.

-LİSTE, SUNULAN BELGELERE GÖRE DEĞİŞEBİLİYOR-

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yetkililerinin verdiği bilgiye göre, AB, tarımda kullanılan ilaçların aktif maddelerinin çevre ve insan sağlığına etkisi konusunda üretici firmalardan bazı belgeler istiyor. Firmaların sunduğu belgeleri değerlendirerek, bu maddeleri kullanım dışı (auot) listesine koyabiliyor. Firmaların sunduğu belgelere göre bu listeler değişebiliyor.

Bu nedenle, ''AB'nin yasak listesinde aldığı bir aktif maddenin kesin kansorejen etkisi olduğu, bu maddelerin Türkiye'de kullanımının sürdürüldüğü'' şeklindeki yorumlar gerçeği yansıtmıyor.

Kaynak: Zaman.com.tr

Yorumlar

  • Henüz hiç yorum yok
Yorum yapmak için oturum açın