Son Güncelleme:Cuma, 03 May 2013

Anız Yakmaya Altarnatif Çözüm Korumalı Toprak İşleme

ANIZ YAKMAYA ALTERNATİF ÇÖZÜM : KORUMALI TOPRAK İŞLEME

 

 

1. Giriş

Bitkisel üretimin yetiştirilme ortamı olan toprak; katı, sıvı ve gaz olmak üzere üç fazdan meydana gelir. Tarım topraklarında genel olarak hacmin %50'sini katı, %25'ini sıvı ve %25'ini ise gaz fazı oluşturmaktadır. Toprağın boşluk kısmını işgal eden sıvı ve gaz fazları; toprağın durumuna göre değişim gösterir. Katı fazın payının %45'ini inorganik maddeler %5'ini ise organik maddeler meydana getirir. Organik maddelerin ise %1'lik bölümünü canlılar oluşturur. Organik maddeler bu kadar küçük paya sahip olmasına rağmen diğer bileşenler arasında çimento görevi yapan, kısacası toprağı tarım toprağı yapan en önemli bileşendir (Kirişci, 1999).

Ülkemiz topraklarının %76'sında organik madde miktarı %2'nin altındadır. Bu kadar düşük olması, yıllarca uygulana gelen monokültür tarım ve bitkilerin hasat sonrası tarlada bırakılan ve anız olarak tanımlanan artıkların yakılmasının bir sonucudur.

Anız yakma, bu eylemin gerçekleştirenleri tarafından kısa sürede faydalı olduğu iddia edilecek kadar düşünülmeden gerçekleştirilen felaket ve gerçek bir çevre sorunudur. Özellikle ülkemizde makineli tarım ve beraberinde gelen ikinci ürün elde etme isteği ile nadası ortadan kaldıran münavebe sistemi gibi son 50-60 yılda gerçekleşen tarımdaki yapısal değişiklikler ile yakın geçmişte gündeme gelmiştir. Bu nedenle hasat artığı sap ve köklerin doğal yollardan toprağa karışması veya çürüyerek humusa dönüşmesi için gereken süre ortadan kaldırılmak istenmektedir. Daha çok biçerdöverlerle hasat yapılan alanlarda biçim boyunun yüksek tutulması, bu aletin kullanıldığı bütün alanları potansiyel tehlike alanı yapmaktadır. Kuşkusuz bütün anız yangınlarının tek nedeni isletme sahiplerinin istekli tutumları değildir. Buna iş makinelerinin çıkardığı kıvılcımlar, bilinçsizce yakılan ve kontrol altına alınmadan terk edilen piknik ateşleri, söndürülmemiş sigara izmaritleri gibi. çok az bir dikkatle önlenebilecek davranışların onlarcasını eklemek mümkündür. Burada asıl önemli olan husus, nedenlerden çok sonuçlarının önemini vurgulamaktır (Bulut, 2005).

Anızı yakma neticesinde gerek tarımsal ekosistem ve gerekse doğal ekosistem tahrip edilmektedir. Özellikle topraktaki Karbon (C) ve Azot (N) dengesi yok olmakta ve tarlalar verimsizleşmektedir. Anız yakmanın neden olduğu olumsuzluklar aşağıdaki şekilde özetlenebilir (Cerit, 2001; Avşar ve Kamburoğlu, 1996; Anonim, 1999). Bunlar:

  • Organik madde miktarı azalır,
  • Mikrobiyolojik aktivite geriler,
  • Omurgasızlar yok olur,
  • Toprağın su tutma kapasitesi azalır,
  • Toprak verimliliği düşer,
  • Erozyon riski yükselir,
  • Biyolojik denge bozulur,
  • Fiziksel ve kimyasal yapı zarar görür,
  • Çevre kirliliği artar,
  • Orman vb. yangınlar artar,
  • Telefon ve enerji iletim hatları zarar görür,
  • Trafik kazası ihtimali yükselir.

Toprak için gerekli organik maddenin önemli bir kaynağı bitki artıklarıdır. Buğdaygil hasadından sonra tarlada kalan anızın toprağa karıştırılması işlemi, tarımın başlangıcından beri süregelmektedir. Bu yolla toprağa karıştırılan kuru madde, koşullara göre 2500 4000 kg/ha arasında değişmektedir (Özbek ve ark., 1993).

Yurdumuzda buğdaygil ekimi yapılan arazi miktarı 1999 istatistiklerine göre 13.441.500 ha'dır. Buğdaygil hasadından sonra çoğu yıllarda buğdaygil sapları balyalandıktan sonra kalıntıları (anız) yakılmaktadır. Bu koşularda birim alanda, yakma ile yok edilen buğdaygil kalıntısı miktarını net olarak ifade etmek oldukça güçtür. Ülkemiz koşullarında, anızla birlikte sapların da yakılması durumunda ortalama 3500 kg/ha, sadece anızın yakılması durumunda ise anızın biçilme yüksekliğine bağlı olarak ortalama 1000 kg/ha buğdaygil kalıntısı yakıldığı belirtilmektedir. Genel bir ortalama vermek gerekirse, yakılan buğdaygil anız ve sapları ile hektardan ortalama 1500 2000 kg/ha sap, saman, ot, v.b. şeklindeki bitkisel materyalin yakıldığı söylenebilir. Buğdaygil alanlarının (13.441.500 ha) %30'unun yakıldığı kabul edilirse, yaklaşık 4 milyon hektar anız tarlasında 6.000.000 8.000.000 ton anızın yakıldığı söylenebilir. Yakılan anız alanı tüm anızların %20'sini oluştursa dahi, her yıl 2.68 milyon hektardan daha fazla anız yakılmakta veya 4.020.000 5.360.000 ton sap-saman gibi artıklar organik madde olmadan yakılmaktadır(Sayın, 1989).

Anızın yakılması ile, mikrobiyel humus oluşumu için toprağa verilen organik madde (besleyici humus) miktarı azalmaktadır. Bu durum; topraktaki mikroorganizmaları, kalıcı humusu parçalamaya yönlendirmekte ve sonuçta topraktaki humus bütçesinde azalma olmaktadır.

Uygun iklim ve toprak özelliklerine sahip bölgelerimizde yılda birden fazla ürün alma imkanı mevcuttur. Yılda iki ürün alınan bölgelerde genellikle ilk ürün hasadından sonra toprak üstünde kalan anız, toprağa karıştırılmamakta ve yaklaşık %92 oranında yakılmaktadır. Buğday hasadından sonra anız yakılmadan gölge tavında sürüm yapılmış parsellerde yıllık ortalama toprak kaybı 1160 kg/ha iken, hasattan sonra anızı yakılmış hemen sürülmüş parselde yıllık ortalama 2730 kg/ha toprak kaybı olduğu bulunmuştur (Avşar ve Kamburoğlu, 1996).

Anızın yakılmaksızın sürümle toprağa verilmesi durumunda mikroorganizmaların sağladığı enzimler ile sapın önemli bir bölümünü (%40 60) içeren selülozun parçalanarak C/N oranının düzeltildiği bilinmektedir. Bu arada, toprakta organik maddenin artışına bağlı olarak meydana gelen humin maddeleri, toprak zerrelerinin arasında bağlayıcı rol oynamak sureti ile erozyonu azaltmaktadır. Organik maddenin artması ayrıca, kurak dönemde toprağın su tutma kapasitesini artırmakta ve dolayısıyla verimde artış sağlamaktadır(Avşar ve Kamburoğlu, 1996; Mc Kenney, 1993; Sağlam, 1994).

2.Yakmaya Alternatif Sistemler

Ülkemizdeki verimli tarım alanlarında entansif tarım uygulana gelmektedir. Bilinçsiz sulama, gübreleme, tarımsal mücadele ve mekanizasyon uygulamaları göze çarpmaktadır. Bu uygulamalar neticesinde giderek çoraklaşan ve yoğun hastalık, zararlı ve yabancı ot problemini gündeme getiren bir bitkisel üretim faaliyeti sürdürülmektedir. Bu problemlere zaten yorgun ve bitkin düşen toprağın üzerindeki atıkların yakılması eklendiğinde daha da ciddi boyutlara ulaşmaktadır. Özellikle Mayıs Haziran aylarında buğday hasadının arkasından tarlaların yakılması maalesef bütün engellemelere rağmen önlenememektedir. Bu noktada çiftçilerimizin zamandan kazanmak ve toprağı daha kolay işlemek düşüncesi ile yakma uygulamalarına çevre dostu ve ekosistemi koruyan bir alternatifin sunulmadığı da unutulmamalıdır.

1960'lı yıllardan sonra dünyada tarımsal kaynaklarda sürdürülebilirlik kavramı içerisinde yeni uygulamalar arasında korumalı tarım ve bu tarım sisteminin ilk işlemi olan korumalı toprak işleme ilk sırada yer almaktadır. Korumalı toprak işlemede amaç; toprağı, suyu, enerjiyi ve daha da önemlisi çevreyi korumak temel hedeflerdir. Toprağın ve suyun korunmasına yönelik uygulamalar aşağıdaki şekilde olabilmektedir (Anonim, 1998a). Bunlar:

  • Toprak yüzeyini ürün artıkları veya yetiştirilen bitkilerle korumak,
  • Toprak yüzeyindeki kaba yapıyı artırmak,
  • Toprak geçirgenliğini iyileştirmek veya
  • Bunları birlikte uygulamak.

Ekimden sonra toprak yüzeyinde bırakılması gereken ön bitkiye ait artıkların, yüzey alanının en az %30'unu kaplaması gerekir. Bu nedenle, korumalı toprak işlemede toprak işleme ve ekim işlemi birlikte planlanmak durumundadır. Son yıllarda korumalı toprak işleme kavramı yerine bilinçli olarak, Ürün Artık İşletmeciliği kavramı kullanılmaktadır.

Korumalı toprak işleme sistemleri; a) Toprak işlemesiz sistem, b) Sırta ekime yönelik toprak işleme ve c) Nem engelli (malçlı) toprak işleme olarak alt gruplara ayrılmaktadır(Anonim, 1998a; 1998d). Sistemlerin avantajları ve dezavantajları bulunmakta ise de genel olarak aşağıdaki faydaları sağladıkları bilinmektedir (Anonim, 1998b; 1998c). Bunlar;

  • Daha az iş gücü,
  • Zamandan tasarruf,
  • Daha az mekanik aşınma,
  • Yakıt tasarrufu,
  • Yüksek toprak nemi,
  • Toprak erozyonunda azalma,
  • Su infilitrasyonunun artması,
  • Organik maddenin artması,
  • Sıkışmanın azalması,
  • Yaban hayatın gelişmesi,
  • Hava kirliliğinin azalması.

a) Toprak İşlemesiz Sistem

Toprak işlemesiz sistemde toprak; hasattan ekime ve ekimden de hasada kadar işlenmeden bırakılır. Toprak; sadece doğrudan ekim makinası olarak adlandırılan makinaların artık parçalayıcı ve gömücüleri (coulter) veya diskli, çapa vb. tip çizi açıcıları (furrow opener) tarafından dar bir şerit şeklinde işlenir. Bu nedenle doğrudan ekim makinaları; artıkları kesebilmeli ve işlenmemiş toprağa çizi açabilmelidir. Yabancı ot kontrolü; ekim öncesi, çimlenme öncesi ve çimlenme sonrası herbisit uygulaması ile sağlanmaktadır. Herbisit uygulama şekli ve zamanı, yabancı ot yoğunluğuna ve iklim koşullarına bağlıdır.

b) Sırta Ekime Yönelik Toprak İşleme

Sırta ekime yönelik toprak işlemede; toprak genellikle gübre uygulamaları dışında, hasattan ekime kadar işlenmeden bırakılır. Bitkiler, önceki yetiştirme döneminde yapılmış sırtlara ekilir veya dikilirler. Sırtlar genellikle, yıllık olarak bakım esnasında, karık usulü sulama da veya sırt/çukur oluşturularak yapılır. Sırtlar; sırta yönelik toprak işleme sistemi hemen başladığında veya bakım işlemleri sırasında nemli toprağın sırtların oluşturulmasını önlediği, hasattan hemen sonra yapılabilir. Ancak, sırtların hasattan hemen sonra yapılması, çizilerdeki yetersiz artıkların aşırı erozyona sebep olacağı ve sırtlarda yabancı otların gelişmesine izin vereceği gerekçesiyle tavsiye edilmemektedir. Hasattaki sırt yüksekliğinin; 15 20 cm olması, erozyon riski yüksek olan bölgelerde ekimden sonra çiziden en az 8 cm daha yüksekte olması önerilmektedir.

c) Nem Engelli (Malçlı) Toprak İşleme

Malçlı toprak işleme; toprak işlemesiz ve sırta ekime yönelik toprak işleme dışında bir korumalı toprak işleme sistemidir. Toprak işleme; çizel pulluğu, diskli aletler, tarla kültivatörleri, kesme pulluklar veya ot yolucularla yapılmaktadır. Yabancı otlar, herbisit uygulaması ve/veya ürünün çapalanması ile kontrol altına alınmaktadır. Uygulama sayısı; erozyon kontrolünü sağlayacak yeterli artığın yüzeyde bırakılmasının sağlanmasıyla sınırlı olmaktadır.

3. Doğrudan Ekim Teknolojisi

Toprak işlemesiz sistemin bir diğer karşılığı olan doğrudan ekim; daha önce belirtildiği gibi önceki yılın ürün artığının tamamının veya çoğunluğunun toprak yüzeyinde bırakıldığı, toprak içerisinde dar toprak işleme ünitelerinin veya çizi açıcıların açtığı çiziye tohumun bırakılarak daha sonra üzerinin kapatıldığı, tek bir geçişte tarlanın işlendiği uygulamadır. İşlenmemiş toprakta doğrudan ekimin yapılabilmesi için ya özel tasarımlı ekim makinalarına (Şekil 1) veya mevcut ekim makinaları üzerinde amaca uygun bazı değişikliklerin yapılmasına gereksinim vardır.

aniz_yakma_html_4dca8f52.jpg
Şekil 1 Doğrudan ekim makinası

Doğrudan ekim makinası geleneksel ekim makinasına göre iki yönden farklılık göstermektedir. Bunlar; 1) Parçalayıcı ve gömücü ünite, 2) Ek ağırlıktır. Bu makinaların satın alma bedelleri; tipine, modeline ve özelliklerine bağlı olarak yaklaşık 10.000-40.000 USD gibi oldukça yüksektir. Mısır gibi pahalı tohumların ekilmesi için halen çiftçinin elinde bulunan yeni ve kullanılabilir durumdaki ekim makinalarının yerine, böylesine pahalı makinaların satın alınması ekonomik açıdan doğru ve uygulanabilir bir tercih olarak gözükmemektedir. Bunun yerine mevcut makinalarda gerekli düzenlemelerin yapılması daha akılcı bir yol olabilir. Bu amaçla, mevcut ekim makinalarında sap kıyma ve parçalama ile makinanın toprağa girişini sağlayacak ağırlık konularının çözümlenmesi yeterlidir. Anız üzerine yapılan ekim sonucunda bitkinin anız içerisindeki çıkışını Şekil 2'de görülmektedir.



Şekil 2 Anzılı bir ortamda bitkinin çıkışı

 

1. Geleneksel Ekim Makinesinde Yapılması Gerekli Değişiklikler

3.1.1 Parçalayıcı ve Gömücü Üniteler

Doğrudan ekimde, tohumun tarlada bulunan artıklar içerisine toprak nemi ile teması da sağlanacak şekilde yerleştirilebilmesi için Şekil 3'de görünen parçalayıcı ve gömücü ünitelerden birinin ekim makinası üzerine yerleştirilmesi gerekmektedir. Parçalayıcı ve gömücü ünitelerin birincil görevi, toprağı işlemeksizin artıkları kesmektir. Bu ünitelerin; tohumun yerleştirileceği yerdeki toprak havasının serbest kalmasını önlemek ve toprağı kurutabilecek hava torbacıklarının oluşmasını engellemek amacıyla tohumun yerleştirildiği derinlikten daha az derinde çalıştırılması uygun görülmektedir (Anonim, 1997).


Şekil 3 Doğrudan ekim makinalarıda kullanılan parçalayıcı ve gömücü üniteler

3.1.2 Ek ağırlık

Doğrudan ekimde toprağın sert olmasından dolayı parçalayıcı ve gömücü ünitelerin karşılaşacağı direncin yüksek olması nedeniyle, ekici ünite başına düşen ağırlığın artırılması gerekmektedir. Ekim makinası üzerine metal ağırlıklar veya su tankları yerleştirilerek söz konusu ünitelerin toprağa penetrasyonu iyileştirilmektedir. Toprak işlemesiz uygulamalar için parçalayıcı ve gömücü ünite başına 175-250 kg'lık ağırlık önerilmektedir.

4. Sonuç

Doğal kaynakların geçmişten bizlere miras kalmadığı gelecek nesillerden ödünç alındığı bilinç çerçevesinde kaynakların korunması ve sürdürülebilir tarım için anız yakma gibi çağdışı uygulamalara sonverilmesi, çiftçiye yeni önerilerinin sunulmasını zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda çözüm olarak önerilen mevcut ekim makinalarının amaca uygun biçimde değişikliğe tabi tutulması gerekir. Bu çerçevede Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makinaları Bölümünde tamamlanan bir doktora çalışması mevcuttur. Üniversite Sanayi İşbirliği kapsamında bir ArGe faaliyeti şeklinde yürütülen bu çalışmada, çalışmanın uygulamaya aktarılma şansını arttırmak için makinada yapılacak değişikliklerin mümkün olduğunca dar kapsamda olmasına özen gösterilmiştir.

 

Kaynak:http://ciftci.ksu.edu.tr

Benzer Konular