Son Güncelleme:Cuma, 03 May 2013

"Yoğurdun anavatanı Türkiye, Avrupa standartlarımıza uymalı"

yogurt.jpgYoğurtta süt proteini oranını yüzde 4'ten yüzde 3'e düşüren, yoğurt ve ayranda en az yüzde 12 olan yağsız kuru madde miktarını ise tamamen kaldıran "Fermante Süt Ürünleri Tebliği", üretici ve bazı sanayicilerin tepkisine neden oldu.

Sütaş, uygulamanın yerli üreticilerin maliyetini artıracağını belirtirken, süt üreticileri de uygulamanın geleneksel Türk yoğurdunun lezzetini ve kıvamını yok edeceğini savunuyor. Uygulamanın ithalatı artıracağı ve yabancı firmalara yarayacağı ifade ediliyor.
Tarım Bakanlığı'nın, AB'ye uyum kapsamında, fermente süt ürünlerinin tekniğine uygun ve hijyenik olarak üretilmesini, hazırlanmasını, işlenmesini, ambalajlanmasını, muhafazasını, depolanmasını, taşınmasını ve pazarlanmasını sağlamak amacıyla çıkardığı "Türk Gıda Kodeksi Fermente Süt Ürünleri Tebliği" 16 Şubat'ta Resmi Gazete'de yayımladı. Tebliğ ile sanayi yoğurdunun içinde insan sağlığına yararlı protein miktarı yüzde 4'ten yüzde 3'e indiriliyor. Yoğurdun içerisindeki protein miktarını azalttığı için süt sanayicisinin maliyetlerini aşağı çekecek uygulama, yoğurda yüzde 12 katı madde şartını kaldırdığı için ise kıvamı bu maddelerle sağlayan yerli süt sanayicisinin tepkisini çekti.
Konuya ilişkin yazılı bir açıklama yapan Sütaş, uygulamanın Türk yoğurdunun kalitesini, lezzetini ve besleyici değerini düşüreceğini, bu nedenle tebliğ değişikliğine karşı olduklarını belirtti. Yoğurdun ana vatanının Türkiye olduğu vurgulanan açıklamada, "Yoğurdumuzun standartları için biz Avrupa'ya değil Avrupa bize uymalıdır. Eğer dünya yoğurdu 'yogurt' olarak tanıyorsa, Türk yoğurdunun fayda ve lezzeti korunmalı ve yaygınlaştırılmalıdır" denildi.

Büyük yatırımlar gerektirecek
Türkiye'de kıvam vericilerle yoğurdun kıvamının tutturulmasının yasal olarak mümkün olmadığına dikkat çekilen açıklamada, kıvamı tutturmak için süt proteinlerinin kullanılması gerektiği belirtilerek, şöyle denildi: "Bu durumda kıvam sadece süt proteinleri ile sağlanabilirse de ülkemizde süt proteini üretilmiyor. İthal ediliyor. Öte yandan, global firmalar global satın almalar yaptıklarından, yerel üreticilerin bu firmalarla ayni maliyette süt proteini temin etmeleri de mümkün olmayacak. Bundan başka, sütün işletme içinde proteince zenginleştirilmesi mümkünse de bu işlem büyük yatırımlar gerekmektedir."

Taklit ve tağşişin yolu açılıyor
Sütaş'tan yapılan açıklamada, süt kuru maddesini yükseltmeden sütü olduğu gibi kullanarak yoğurt üreten büyük bir kısım üreticinin, oluşacak göreceli kalite problemleri nedeniyle ürününü satamayınca taklit ve tağşişe başvurabileceğine dikkat çekildi. Açıklamada ayrıca, Tebliğ'de mikrobiyolojik kriterlerde de HACCP kurallarına aykırı olarak yoğurdun hijyen ve güvenliğini daha da kötüleştirilecek değişiklikler yapıldığı belirtildi. Sütaş yetkilileri, tüm bu konuların tekrar gözden geçirilerek acilen yeni bir gıda kodeksi komisyonu kurulması ve tebliğin revize edilerek, bu maddelerin eski haline getirilmesi gerektiğini savundu.

Ülkede sağılacak hayvan kalmayacak
Uygulama süt üreticilerinin de tepkisine neden oldu. Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Halil Tokoğlu, tebliğin yayımlanmasından itibaren tüketicinin artık eski ürün kalitesini bulamayacağını söyledi. Uygulamanın süt üreticisini mağdur eden, süt tozu gibi yoğurt üretiminde kullanılan diğer maddelerin ithalatını da artıracağını kaydeden Tokoğlu, "Süt üreticileri uzun zamandır çok zor durumda. Hayvanların yüzde 50'si kesime gönderildi. Bu yetmiyormuş gibi şimdi de bu uygulama devreye konuluyor. Süt üreticisi artık sanayicinin kâr sevdasından bıktı. Süt fiyatları biraz daha düşerse ülkede sağılacak hayvan kalamayacak" dedi.


Geleneksel yoğurdun korunmasını sağladı
Türkiye'de yoğurt teknolojik olarak en az yüzde 12 yağsız kuru madde ve yüzde 4 protein içerecek şekilde üretiliyor. Bu sayede ülkede geleneksel yoğurdun özelliklerinin korunması sağlandığı belirtiliyor. Avrupa yoğurdu son yüzyıl içinde tanımaya, Amerika ise henüz son yıllarda yoğurdun beslenmedeki önemini anlamaya başladı. Bu ülkeler, topraklarına göç eden Türkler ve Balkan halkları aracılığı ile yoğurdun farkına vardı. Ancak doğal ve sade Türk yoğurdunun keskin ve asidik tadı, mutfak kültürlerinde böyle bir ürün olmayan Batı Avrupa ve Amerikalılar'a yabancı gelmesi nedeniyle bu ülkelerde yeterince popüler olamadı. AB'nin henüz yoğurt temel kriterlerini içeren bir standardı bulunmuyor. Bu nedenle, tüm bu ülkeler kendilerine baz aldıkları "Codex Alimantarius" protein miktarını düşük tutarken, yoğurtları meyveli ve meyvesiz olarak ayırım yapmaksızın değerlendiriyor ve tüm diğer ürünlerde olduğu gibi kıvam problemini ortadan kaldırmak için "kıvam artırıcı" kullanımına da izin veriyor

Kaynak: Referansgazetesi.com

Yorumlar

  • Henüz hiç yorum yok
Yorum yapmak için oturum açın